bu konu hakkında daha ilk gün (evet, birinci sınıfın ilk günü geçmişti bu konuşma) hocamız 'eğer severek gelmediyseniz, okuyamayacağınızı düşünüyorsanız bölümü birinci sınıftan bırakın başka bölümlere geçin' gibi bir konuşma yapmıştı. Aslında hocalar fikirlerini daha o zamandan bu kadar olumsuz beyan etmiş olmalarına rağmen çevreden genellikle 'hasta bakmaya başlayınca bölüm daha çok seviliyor' şeklinde duyumlar alıyorum. Henüz 3. sınıf öğrencisi olduğum için o aşamaya gelemedim fakat birinci ve ikinci sınıfta bu konu kafamı çok karıştırıyordu.

Bu bölümü okumasam ne okuyacağım, (diş hekimliğinde de sıkıntılar olsa da) başka hangi bölümde iş bulma ihtimalim bu kadar yüksek? gibi sorular soruyorum kendime. Zaten bir sağlıkçı olmayı isteyen ben için bu tür sorular bölümü bırakma isteğimi az da olsa törpülüyor. Eminim bu bölümü bırakma olayını hepimiz veya çoğumuz yaşamışızdır. 60 almayı beklediğimiz pratikten 30 alınca acaba bende bir problem mi var diye sorguladığımız çokça olmuştur.

Bu konuda genel fikrim şu: eğer bölümden nefret etmiyorsanız veya kafanızda başka bir bölüm alternatifi yoksa veya olan alternatif çok da cezbedici değilse bölümü bırakmayın. Notlar gelip geçicidir, büt'ler gelip geçicidir. Preklinikte bir asistanın size kızması, bir vizeden 20 almanız hocalar veya asistanlar için çok da önemli değildir; onlar da gelip geçicidir. bu yüzden bu ayrıntıların hayatınızı değiştirecek bir hamle olan 'bölümü bırakma'nıza vesile olmasına izin vermeyin. (diye düşünmekteyim)

EDİT: yol yakınken dönün arkadaşlar tünelin ucu bambaşka bir yere çıkıyor
yeni gelenler için başlığı hortlatmış olalım: tıp kazanamadığınız için geldiyseniz ya tıpa gidin veya tıpa gitme imkanınız yoksa tıp derslerine sarılın, onlar sizi fakülteye bağlıyor.
pratiklere nispeten alışıyor hatta sevmeye başlıyorsunuz. derken 2.sınıfta total protez pratikleri başlıyor ve her hafta protez dersinden önce üç kulhü bir elham okumaya başlıyorsunuz, buhrandan buhrana sürükleniyorsunuz. ama dönem bitince, geçmişim çok şükür ya abartmışım, diyorsunuz kendi kendinize.
zaten birinci sınıfta bir hocamız; bazıları doğuştan diş hekimidir çoğunluğu ise sonradan yetişir, demişti. gerçekten ben de beceriksizim hatta protezde ultra beceriksiz hissediyorum malesef ancak genel anlamda pratik yapa yapa oluyor ve olmayanlar da bir şekilde olacak inşaAllah, endoyu bile seviyorsunuz, kanal tedavisi yaparken trt nağme dinleyerek sakin sakin çalışabiliyorsunuz.
3.sınıf nispeten rahat geçiyor ama sınav dönemleri iyi hırpalıyor. 3.sınıfta tıp dersleri daha az, bu nedenle branş dersleri gördükçe kendinizi mesleğe bir adım daha yakın hissediyorsunuz. şu ana kadar geldiğiniz noktaya bakmak size motivasyon veriyor.
bıkkınlık bir phoenix absesi gibidir, ara sıra akut alevlenir, pratikte zorlandığınız zaman, sınav sonucu kötü geldiğinde vs. bu dönemde kendinizi zorlamadan ilgi alanlarınıza yönelin. sonra iyi hissettiğiniz an derslerinize dönün, kopmayın.
umarım stajlarda da güzel editlerle buraya dönerim.
sene sonunda 'çalışırken her defasında gelen diş hekimliğini bırakma isteği'ne evrileceğini düşündüğüm şeydir.. :')
mesleği uygulayan bir diş hekimini izleyince vazgeçip o ünite, aletlere uzun uzun bakıp bir gün mutlaka dediğim durum.